You are using an outdated browser. For a faster, safer browsing experience, upgrade for free today.
Blog & Makaleler

Oruç tutanın ömrü uzuyor



RAMAZAN

Oruç tutanın ömrü uzuyor

Diyabet, kalp-damar, obezite, kanser gibi ciddi hastalıkların en önemli nedenlerinden olan insülin direnci uzun süreli  açlıkla düşüşe geçiyor. Oruç tutanlarda insülin direnç kırılıyor, vücut yenilenip ömür uzuyor.

Ramazan ayı, İslam dünyası için çok önemli bir süreç. Bunun tek nedeni, gün doğumundan batımına kadar hiçbir şey yiyip içmeden aç ve susuz uzun saatler durabilmek değil tabiki. Müslümanlığın en önemli koşullarından birçoğunun bu güzel ve kutsal ayda yoğun bir şekilde uygulanması ve nefis terbiyesinin verdiği manevi haz da çok ama çok önemli. Bir ay boyunca ana eksene oturan oruç, beslenme düzeninde değişme nedeniyle sağlık açısından sakıncalı olup olmadığı yönünde sorgulanır. Bilim dünyası  orucun insan bedeni üzerine etkilerini tartışadursun. Ben, inançlarını uygulamak isteyen kişileri engellemeye veya vazgeçirmeye çalışmak yerine öneri ve uyarılarla sağlığınızı korumanız ve güçlenmenizi,  orucu ve bu güzel ayı ‘daha iyi bir hayat kurmaya' vesile etmenizi düşünen bir yaklaşım içindeyim.

Ramazanda Pankreasın kafası karışır

Pankreastan iki önemli hormon salgılanır: İnsülin ve glükagon. İnsülin vücudumuzda  en fazla üretilen sindirim hormonudur.  Glikozun hücre içerisine girmesini ve burada enerji kaynağı olarak kullanılmasını sağlar. Gıdalarımızla aldığımız enerji kaynaklarının fazlasının depolanması da insülinin görevleri arasındadır. 

Glükagon ise açlık hormonu. Kan şekerini yükseltmeye çalışır. Bunu yaparken de vücudumuzun depolarını kullanır.

İnsülin direnci olan kişilerin kanında hem insülin düzeyi hem de kan şekeri düzeyi yüksektir. Sıvı şekerli içecekler, rafine karbonhidratlar, tatlandırıcılar, trans yağlar, bitkisel sıvı yağlar, fazla kaloriler insülin direncinin başlıca nedenleridir. İnsülin direnci, şeker, kalp-damar, obezite, kanser ve nörolojik hastalıkların en önemli sebebidir.

Oruç, insülin-glükagon döngüsünü tersine çevirir. Ramazanın ilk günlerinde, hissedilen açlık duygusu, insülinin glikozu hücre içerisine sokmasıyla ortaya çıkan hipoglisemiden kaynaklanıyor. Yaklaşık on gün içerisinde bu durum hafifler. İlerleyen günlerde insülin yerini glükagona bırakır. Glükagon organizmanın depolarını, rezervlerini harekete geçirir. Glükagonun etkinliği arttıkça ciddi hipoglisemi riski kayboluyor, açlık hissi azalıyor, kişinin oruç sırasındaki uzun açlık saatlerine direnci artar.

Sonuçta;  insülin duyarlılığını artıyor, açlık hormonunu dengeleniyor.  Aynı zamanda yaşlanmayı önlüyor. İltihabi reaksiyonları baskılıyor

 “Literatüre baktığımızda ‘Intermittent Fasting’ yani sınırlı zamanlarda aç kalma, tıpkı oruç tutmak gibi beslenme tarzını çağrıştırır.  ‘Intermittent Fasting’ günümüzde tavsiye edilen beslenme programlarının esasıdır. Dünyada tavsiye edilen diyet programı budur. Günlük yemek yeme alanını altı ila sekiz saate sınırlandırılır. Geri kalan geniş zamanda aç kalınır. Vücut şeker depolarını tükettikten sonra açlığın 8-12 saatinde yağ yakma moduna girer. Kısa süreli açlık dönemlerinde yağ dokusu dururken, kas dokusunun yakılması beklenemez. Fazla yememek, zaman zaman aç kalmak ve kalori kontrolü yapmak  insülin hassasiyeti yaratır; insülin direncini azaltır ve ömrü uzatır.  Sağlıklı beslenmek isteyenin, ister oruç tutsun ister tutmasın bu şekilde beslenmesi öneriliyor.

  • Paylaş