You are using an outdated browser. For a faster, safer browsing experience, upgrade for free today.
Blog & Makaleler

Kime ve neye göre helal?



RAMAZAN

20 yıldır hukuki altyapının oluşturulamadığı helal gıda sertifikasyonunda bugün, tam bir keşmekeş yaşanıyor.

Bugün helal pazarına baktığımızda, ilk akla gelen doğal olarak gıda sektörü oluyor. Bununla birlikte, helal belgelendirmesi sadece gıda ile sınırlı değil. Örneğin deriye tatbik edilen ve deriden vücuda nüfuz eden kremler gibi kozmetik ürünleri için de helal belgelendirme söz konusu. Bir başka örnek ise diş macunu, zira diş macunu da teknik olarak kozmetik ürün kabul edilmekte.

Tekstil açısından baktığımızda, hangi hayvanın derisinin kullanıldığı veya tekstil boyalarındaki kimyasalların hangi ham maddeden üretildiği önem kazanıyor. Bir başka alan ise hizmet sektörü. Örneğin helal otel hizmetleri dendiğinde, bu otellerde sunulan yemeklerin ve diğer hizmetlerin, belli İslami kural ve hassasiyetlere uygun olarak verildiğini anlıyoruz. Dolayısıyla, helal belgelendirmesi sektörel olarak çok geniş bir alana hitap ediyor.

Her kafadan ayrı ses çıkıyor

Ancak helal gıda belgelendirme sektöründe çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız. Bu problemin en başında ise dünyada onlarca farklı helal belgelendirme kuruluşu olması geliyor. Ayrıca üretici firmaları neye göre belgelendirdiklerine dair pek bir fikrimiz olduğu da söylenemez.

Üstelik bütün bu kuruluşlar farklı logolar kullanıyor. İrlanda, İngiltere, Avustralya, Malezya, Asya, Avrupa, Amerika, hatta Toronto Üniversitesinin bile kendine göre bir helal logosu bulunmakta.

'Problem bunun neresinde?' diye bir soru aklınıza gelebilir. Buna çok kısa bir şekilde yanıt vermek mümkün; üreticiler, sattıkları pazara göre birden fazla belge almak zorunda kalıyor. Örneğin, İrlanda'da satacağı mal için İrlanda logosu, Malezya'da satacağı mal için Malezya logosu gibi. Doğal olarak bu durum, çifte belgelendirmeden ötürü ticarette teknik engellerin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor.

Öte taraftan, çifte belgelendirme demek, üretici için ilave maliyet anlamına geliyor. Tabii, bu maliyet ürüne yansıtılıyor, dolayısıyla, bedelini tüketici ödüyor. Bu da tüketicinin refah seviyesini düşürüyor. Tüketicide ciddi bir kafa karışıklığı yarattığını da buna eklememiz lazım zira tüketici bir üründe logo görüyor, ancak aynı ürünün başka bir markasını alınca orada ayrı bir logo görebiliyor. Dolayısıyla tüketici, hangi logoya güvenebileceğini bilemiyor.

Son olarak, devlet kanadından bakıldığında, devletin tüketiciyi koruma yükümlülüğü bulunmakta. Devlet, tüketicinin art niyetli kişiler tarafından yanıltılmasını engellemek zorunda. Dolayısıyla, helal logosunu veren belgelendirme kuruluşunun neye göre bu logoyu verdiğini, yetkinliğini nasıl ispatladığını, akredite olup olmadığını bilmek bizim için çok önemli.

Aslında bu problemin çözümü çok kolay: Bütün dünyada tek bir standardın kullanılması, yazılı ve belli kurallara göre yürütülen bir belgelendirme sürecinin yaratılması.

Çarpık bir yapı oluştu

Günümüzde çok sayıda helal belgelendirme kuruluşu mevcut. Bu kuruluşların önemli bir kısmının dini bir otoriteye bağlı olmaması, mezhepsel farklılıklar ve birçok alanda olduğu gibi ticari menfaat elde etmek isteyen kişi ve grupların helali ticari bir rant aracı haline getirmesi ile çarpık bir yapı oluşturmaktadır. Helal belgelendirme şirketlerini akredite eden etkin bir kurumun olmaması sebebiyle çok fazla sayıda kontrolsüz belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır. , “Türkiye'de sadece iki kurum JAKIM (Malezya) tarafından ve bir kurum MUI (Endonezya) tarafından tanınıyor. Oysa toplamda 60'a yakın helal belgesi veren kuruluş var.

Resmi kurumların kontrol edilemeyen ve çok sayıda oyuncunun bulunduğu bu tür bir sistem içerisinde ülke menfaatlerine zarar verebilir. Kamu kurumları bu piyasada düzenleyici rol üstlenmeli. Helal belgelendirme bir rant aracı haline gelmemesi için belgelendirme yetkisi sivil toplum kuruluşlarıyla sınırlandırılmalı. Yurt içindeki kuruluşların verdiği belgelerin uluslararası tanınırlığı, öte yandan Türkiye'ye gelen ham maddeleri belgelendiren kuruluşların akreditasyonu sağlanmalı.

Türkiye yasal düzenlemeleri biran önce yapmalı

Günümüzde helal gıda pazarı çok önemli bir yere sahip.Ancak İslam ülkeleri arasında mutabakat kuruluşları henüz oluşmadığı için helal belgelerinin kabul edilebilirliği konusunda ihtilaflar mevcuttur. Helal belgelerinin tanınması noktasında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Bir Müslüman birliğinin, cemaatinin veya toplumunun verdiği belge diğer bir ülke ve/veya birlik veya toplum tarafından tanınmamakta ve ürünlerin sınırlardan geçişinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu da uluslararası ve İslam ülkeleri arası ticarette ilave karşılıklı teknik engellerin oluşturulmasına neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ortada duran en büyük sorun; bir Helal belgesinin bütün Müslüman coğrafyada tanınabilmesinin sağlanamamış ve ortak harmonize standartlar veya olması gereken dokümanların oluşturulamamış olmasıdır.”.

  • Paylaş