You are using an outdated browser. For a faster, safer browsing experience, upgrade for free today.
Blog & Makaleler

EN TEHLİKELİ 3 BEYAZ



Ne Yediğini Ne İçtiğini Bil

En Tehlikeli 3 Beyaz

Yorgunluk, bitkinlik, halsizlik, su tutma ve şişme, mide ekşimesi, gaz, hazımsızlık, şişkinlik, dilde paslanma ve yanma, dil ve ağızda tekrarlayan yaralar, aşırı ve kötü kokulu terleme, tırnaklarda çatlama, çabuk kırılma ve beyaz lekeler, saçlarda kuruma, kırılma ve aşırı dökülme yakınmalarınız mı var?

O halde bu üçlüye  yeterince dikkat etmiyorsunuz: Şeker, tuz, beyaz un,!

İLK SIRADA ŞEKER VAR

HER şey gibi gıdaların da iyileri, kötüleri, faydalıları, zararlıları var. Ama bazı gıdaların sırtlarındaki ‘zararlı' damgası hiç kalkmıyor. Mesela şeker bunlardan biri, hatta birincisi. Şampiyonluğu kimselere bırakmıyor. Son zamanlarda pek sık yazdım ama bir kez daha hatırlatayım: Rafine şeker (ister beyaz, ister esmer olsun, ister şeker kamışı, ister şeker pancarından elde edilsin), meyve şekeri (ister taze sıkılmış meyve suyundan elde edilsin veya bol şekerli meyvelerden kazanılsın, isterse mısır kökenli fruktoz şurubu halinde kullanılsın), en zararlı yiyeceklerin başında geliyor. Dolayısıyla glikoz veya fruktozun girdiği her türlü tatlı da (özellikle kararında tüketilmedikleri zaman) zararlı olabilecek besinler listesinin ilk sıralarında yer alıyor.

2-Tuza dikkat

ZARARLI besinler listesinin ikinci sırasına tuzu yerleştirmemiz lazım. Tuz sadece su tuttuğu, tansiyonu yükselttiği için tehlikeli kabul edilmemeli, tuzun tam bir sağlık zararlısı olduğu akıldan hiç çıkmamalı. Sofralardan tuzluklar kaldırılmalı, yemeklere tuz eklenecekse, sağlam, güvenli, kaliteli ve temiz bir kaya tuzu temin edilmeye çalışılmalı. Tuz tüketimi arttıkça gıda tüketimi artıyor. Tuz (şeker kadar olmasa da) aşırı yemeye yol açtığından ve biraz da iştah açıcı olduğundan kilo almaya sebep olabiliyor. Tansiyon eğilimi olanlarda hipertansiyonu tetikliyor. Tansiyon hapı kullananlarda ayarı bozabiliyor Tuz çok önemli bir besin unsuru. Eğer her gün yeteri kadar tuz -daha doğrusu sodyum- kazanamazsak bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Aslında sodyumu kazanmak çok zor bir şey değil. Yediğimiz hemen her şeyde sodyum zaten var. Ne kadar az tuzlu yerseniz yiyin sodyumsuz kalma ihtimaliniz az. Kısacası sorun yokluktan değil çokluktan çıkıyor!

Tuz özellikle “tuza hassas” kişilerde hipertansiyonun en önemli nedenlerinin başında geliyor. Tuz tüketimi arttıkça hipertansiyon sıklığı ve tansiyon yüksekliğinin şiddeti artıyor. Kısacası fazla tuz tüketmek hipertansiyon tuzağına düşmekle eş anlamlı.
 

3-Beyaz unu da detokslayın

Beyaz un, ucuz ve kolay elde edilebilen enerji kaynağıdır. Ama tıpkı şeker ve tuzda olduğu gibi o da gereğinden fazla tüketilince sağlığı zararlı olabilir. Sorun beyaz unun elde edildiği tahıldan değil, üretim şekli ve onun son ürünü olan “beyaz un” dan kaynaklanıyor. Beyaz un “rafinasyon” işlemleri ile üretiliyor. Bu işlemler yapılırken buğday tanesinin vitamin ve minerallerden zengin olan “rüşeym” kısmı (tohum özü) ile koruyucu kalkanı “kepeği” ayrıştırılıyor. Geriye buğdayın ağırlıkça dörtte üçünü oluşturan “endosperm” olarak bilinen “nişasta-karbonhidrat” yüklü, posadan, vitamin ve mineralden fakirleşmiş kısmı kalıyor. Çok fazla tüketmeye başladığımız “beyaz unlu mamuller” de işte bu “vitamin, mineral ve posa” yönünden neredeyse “soyulup soğana çevrilen” buğdayın “besin fakiri” endosperminden yapılıyor.

Beyaz unda posa neredeyse yok denecek kadar azalıyor. Endosperm yoğun rafinasyon işlemleri ile öğütülüyor ve un son derece küçük partiküller haline geliyor. Posa azalıp partikül çapı küçülünce beyaz un tıpkı rafine şeker gibi hızla emilip, kana hızla karışıyor. Neticede kan şekerinde ani dalgalanmalar, pankreastan aşırı insülin salgılanması ve kanda önce hiperinsülinemi sonra da “insülin direnci” dediğimiz tablo ortaya çıkıyor. İnsülin direnci bir süre sonra fazla kiloluluk ve obeziteye, şeker hastalığına, damar sertliğine, hipertansiyona davetiye çıkarıyor.
Diğer taraftan rafinasyon işlemi buğdayın içindeki E ve B vitaminleri, demir ve daha pek çok mineral ile faydalı yağları, bitkisel proteinleri de ayırıp yok ettiği için beyaz unun besin değeri de neredeyse tamamen yok olma düzeyine iniyor.
Özetle tam tahıl, kepeğinden ve rüşeyminden ayrılıp beyaz un haline getirildiğinde faydalı unsurlarından mahrum, zararlı yanları yoğun zararlı bir besin haline geliyor. İşte bu nedenle son yıllarda sık karşılaşılan pek çok sağlık probleminden beyaz unun sorumlu olduğu düşünülüyor. Özellikle geçtiğimiz 20 yılda sayıları hızla artan sindirim sistemi alerjilerinin ve Çölyak hastalığının arka planında da beyaz un tüketiminin artması olabilir diye düşünülüyor. 
Buğdayın rüşeymi gibi, sözün özü: Detoks listenizde beyaz un en başta yer almalı!

VE SON SÖZ

Çözüm ise ne yediğini ve içtiğini bilmektir.

  • Paylaş