COVID-19’dan daha ciddi bir tehlike
Ne Yediğini Ne İçtiğini Bil
COVID-19’dan daha ciddi bir tehlike var
Türkiye'de güvenli gıda tüketiminin önünde bulunan engellerin arasında önemli bir yeri de yetkililerin sorunlara farklı gözle bakmaları gelmektedir. Yetkililer bilimsel çalışmalara, dünyadaki gelişmelere sırt çevirip akademik çevrelerin söylediklerine önem vermiyorlar. Kedilerince haklı nedenleri olabilir. Ancak hiç olmazsa yapılan araştırma raporlarını okuyup dikkate alsalar bu bile yeter. Bu tip hatalar sonucunda tüketici gerçek risklerden uzaklaşmakta, kayıt dışına yönelmekte, resmi otorite tarafından yapılan açıklamalarda dahi doğru algı oluşmamaktadır.
TUİK( Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre gıda ve beslenme ile ilgili hastalıklar COVID-19 pandemisi ile yarışıyor. Gıdalardan kaynaklanan rahatsızlıkların önemli bir kısmı önlenebilir. Diğer bir ifade ile gıda konusunda yapılan ihmaller ciddi kayıplara yol açıyor. Buna birde önemli ekonomik kayıplar ülkenin uğradığı prestij kaybı da eklenebilir.Bakanlığın verilerine göre ile bakanlığın denetlemesi gereken gıda üretimi ve satışı yapan yerlerin sayısı 661.826 adettir. Bunlara sorumluluk alanına giren yem işletmeleri, kayıt altında olmayan işletmeler, ithal gıda ürünleri de eklendiği zaman sayının daha da artacağı aşikardır.
Oysa Tarım ve Orman Bakanlığı son 2 yılda sadece 360 firmayı savcılığa ihbar etti ve bu firmaların ürettiği 624 ürünü ifşa etti. Bu firmalara geçen 2 yılda yıl toplamda 107 milyon para cezası uygulandı. İlk anda kulağa hoş gelen bu çalışmaların biraz detayına bakınca; bu küçük bir pide fırınının da ye aldığını ürünlerine tavuk kıyması ilave ettiği, mahalle kasabının yada bal sahtekarlığı yapanların cezalandırıldığı görülmektedir. Bakanlıkça yapılan bu denetimlerde olumsuz çıkan sonuçların paylaşım yöntemleri, tüketici algısı açısından son derece önemlidir. Yapılan açıklamalar yanlış algılara yol açmamalıdır. Bu konularda usul ve esaslar net bir şekilde belirlenmelidir. Sonuçta denetimlerin yasak savmak, kamuoyuna denetim yapılıyor mesajı vermek amacıyla yürütülüyor kanaati doğurmaktadır.
Ülkemizde yürütülen gıda güvenliği faaliyetlerinin daha etkili ve sonuç odaklı çalışabilmesi için;
- Gıda riskleri ile ilgili bilgiyi paylaşacak, güven oluşturacak, riskin değerlendirmesini yapacak güçlü bağımsız bir bilim kurulunun oluşması sağlanmalıdır. Gıda riskleri ile ilgili bilgilendirmeler bilimsel temelli olmalıdır.
- Bilgi kirliliğine yol açan, konuştuğu konuda uzman olmayıp yanıltıcı bilgiler vererek tüketiciyi paniğe sevk eden kişilere yaptırım uygulanmasını sağlayacak hukuki düzenlemeler yapılmalı; medyanın sorumluluklarına da kurallar getirilmelidir.
Gıda güvenliğinin temel ilkeleri
a - Gıda zincirinin tarladan çatala bir bütün olarak ele alınması,
b - Gıda güvenliği politikasının temel bileşeni olarak risk analizinin belirlenmesi,
c - Sorumluluğun gıda sektörünün üzerinde olması,
d - Ürünlerin gıda zincirinin tarladan çatala tüm aşamalarında izlenebilir olması,
e - Tüketicilerin kamu kurum ve kuruluşlarından açık ve kesin bilgi alma hakkına sahip olması,
şeklinde belirtilebilir.
Ülkemiz açısından değerlendirecek olursak c ve d maddelerinde gösterilen gelişme gıda zincirinin bir bütün olarak ele alınması, risk analizinin yapılması ve tüketicilerin bilgilendirilmesi konularında henüz gösterilememiştir.
İyi bir gıda güvenliği sisteminin oluşturulması için mevzuatın geliştirilmesi, tüketici ve sanayi kuruluşlarının bir araya gelmesi ile birlikte risk analizi sisteminin de oluşturulmalıdır.
Risk analizi;
• Risk değerlendirmesi,
• Risk yönetimi,
• Risk iletişimi olmak üzere başlıca üç kısımdan oluşur.
Risk değerlendirmesinin şeffaf, bağımsız ve bilimsel bulgulara dayandırılarak yapılması ve idaresinin de risk yönetiminden farklı olması gerekir. Ülkemiz gıda tarım ve hayvancılığına yön verenler bu konuda ne zaman adım atmayı düşünüyorlar?"