CORONA VİRUSUNDAN DEĞİL KİRLİ ELLERDEN KORKMALI

KORONA- COVID-19
CORONA VİRUSUNDAN DEĞİL KİRLİ ELLERDEN KORKMALI
Son günlerde Coronoa virusu kabusumuz olmaya başladı.Havalar iyice soğudu. Etrafımız öksüren, tıksıran, elinde mendille gezen insanlarla doldu. Herkes üşütüyor.! Üşütme ile hastalıkları ilişkilendirmek yalnızca nezle ve gribe özgü de değil. Hemen tüm hastalıkların ya da organların üşütme ile ilişkisi var. Bunlardan bazıları şöyle; ayağını üşütmek, idrar yollarını üşütmek, böbreğini üşütmek, belini üşütmek, midesini üşütmek, ciğerlerini üşütmek… Ama en tehlikelisi de kafayı üşütmek çaresi ve tedavisi yok. Bir de ezber bozun uzmanlar konuşmaya başlayınca işimiz hepten zorlaşıyor.
Bu mevsimde nezle ve gribin artmasının sebebi ne soğuk ne de üşütmedir. Nezle ve gribin üşütme ile bir ilişkisi yok. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, insanlar diğer bir insandan virüs almadıkça kesinlikle nezle ve gribe yakalanmazlar.
İnsanlar kışın da yaz mevsimindeki gibi yaşasa, kış gelince nezle ve grip artmaz aksine azalır. Çünkü havaların soğuması, çevre sıcaklığının düşmesi bakterilerin-virüslerin üremesini yavaşlatır, ömrünü kısaltır. Bu nedenle de kış aylarında virüslerin hastalık oluşturması da daha zorlaşır. Bu tür hastalıkların sonbahar ve kış aylarında daha az görülmesi gerekir. Oysa bu böyle olmuyor. Soğuk aylarda nezle ve grip daha çok görülüyor. Çünkü okullar bu mevsimde açılıyor, çocuklar zamanlarının hemen tamamını kapalı mekanlarda geçiriyor ve büyük küçük herkes toplu taşıma araçlarını daha sık kullanılıyor. Yani soğuk aylarda her yaştan insan zamanının büyük kısmını okul, kafe, otobüs ve minibüs gibi kapalı mekanlarda geçiriyor. Daha da kötüsü, soğuk gelmesin diye buraların kapı ve pencereleri sıkı sıkıya kapatılıyor. Havadaki bakteri ve virüslerin yoğunluğu en üst düzeye çıkıyor. Bu gibi yerler tanıdık tanımadık insanların bir birine çok yakın olduğu ve birbiriyle en yoğun virüs alışverişinde bulunduğu yerlerdir.
ELLERİN TEMAS ETTİĞİ YERLERE DİKKAT
Öksüren hapşıran ve ateşi olan insanlar kesinlikle okula, işe, kalabalık yerlere gitmemeli, otobüs ve metroya binmemelidir. Özetle evlerinden çıkmamalıdır. Hasta insanlar. İşe-okula değil doktoruna gitmelidir. Böylece hem kendisi, daha ağır bir hastalığa dönüşmeden ve çok daha kısa sürede grip ve nezleden kurtulur, hem de başkalarına virüs bulaştırmamış olurlar.
Öksürme ve hapşırma sırasında, ağız burun kol ile kapatılarak kesinlikle çıplak el ile kapatılmamalıdır. Ellerin bir virüs yayıcı olması önlenmelidir. Virüsle kirlenmiş ellerle tokalaşmak, kapı kollarına, asansör, bankamatik düğmelerine dokunmak dokunulan her yerin virüs ile kirlenmesine hastalığın yayılmasına neden olur. Nezle ve grip açısından, alışveriş merkezlerindeki, okullar ve işyerlerindeki kapı kolları, asansör düğmeleri, tırabzanlar, bankamatik düğmeleri insanlar arası virüs alışverişinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle hasta olanların buraları kirletmemeye dikkat etmesi, buralara dokunanların, elini ağzına burnuna götürmemesi, el temizliğine dikkat etmesi götürmemesi çok önemlidir.
Geçen sene Kalite Biriliği Nilüfer Sosoyal sorumluluk Projesi kapsamında başlattığımız “el yıkama eğitimi” projesi ile 100.000 kişiye ulaştık. Bu eğitimlerde elerini düzgün yıkamayı bilenlere bilgisayar veriyoruz. Şimdilik sadece iki kişi bigisayar kazandı. Onlarda Işıklar Askeri Lisesinin öğrencisiydi. Sonuç olarak şu ortaya çıktı biz millet olarak el yıkamayı bilmiyoruz.
Hepimiz suyla temizlik alışkanlıklarını başka ülkelerle kıyaslayıp temiz bir toplum olduğumuzdan söz ederiz, “temizlik imandan gelir” deriz. Oysa temizliği ile övünen bir toplumun nasıl olup da genel tuvaletlerinin bu kadar kirli olduğunu açıklayamayız. Üstelik bu tuvaletleri kullandığınızda birçok kişinin elini yıkamadan çıktığını, elini yıkayanların da çoğunlukla sabun kullanmadığını gözlemlemişsinizdir.
2008 verilerine göre Türkiye'de yılda kişi başına ortalama 800 gr temizlik kağıdı tüketiliyor. Bu oran Amerika Birleşik devletlerinde 24 kg’dır. Temizlik kağıdının en çok tüketilen çeşidi olan tuvalet kağıdı tüketimi ise kişi başına yılda 350 gr, yaklaşık 4 rulo. Kağıt havluda kişi başına yıllık ortalama tüketim ise 75 gr, yani 1 rulodan bile az. Ülkemizde 100 evden 24'ünde tuvalet kağıdı kullanılıyor. İslam ülkelerinde Lübnan 7.8 kg temizlik kağıdı tüketimi ile ilk sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi sırasıyla 6.3 kg ile Birleşik Arap Emirlikleri, 4 kg ile Malezya, 3.6 kg ile S. Arabistan, 1.4 kg ile Suriye, 1.1 kg ile Tunus izliyor. Türkiye ise 800 gramlık tüketimi ile Tunus'un ardından 7'inci sırada yer alıyor. Tuvalet kağıdı ile aramız pek yok.
Tuvaletlerden bulaşabilecek mikroplara karşı uygun tekniklerle el yıkamak son derece etkili olduğu gibi üst solunum yolu enfeksiyonları, grip gibi hastalıklara neden olabilen virüslerden de korunmanın en basit yolu el temizliğidir. Çoğumuz öksürürken mendil kullanmak yerine ağzımızı elimizle kapatır ve avucumuzun içine hapşırırız. Aynı havayı soluduğumuz diğer kişilerin hastalanmaması için yaptığımız bu davranış sonrasında da aynı insanlarla tokalaşarak ayrılırız. Sonuçta elimizi bir hastalık bulaştırma aracı olarak kullanmış oluruz.
Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en kolay ve etkili yolu el yıkamadan geçmektedir. Üstelik uygun teknikle yıkanmayan ellerde bakteriler yaşamaya devam etmekte ve hastalığa neden olabilmektedir. Sağlığın korunmasında el yıkamanın önemi hemen herkes tarafından çok iyi bilinmekle birlikte, yine hemen herkes tarafından ihmal edilmektedir.
Kendi sağlığımız ve toplum sağlığı açısından doğru el yıkar ve bu alışkanlığı çevremize de kazandırabilirsek gıda zehirlenmeleri ve bulaşıcı hastalıkların önüne geçebilmek adına büyük bir adım atmış oluruz. Temiz olduğumuzu iddia ettiğimiz kadar uygulamada da temizliği sağlayabildiğimiz gün gerçekten temiz bir toplum olacağız.